Değerli, parlak, beyaz metal bir maden olan gümüşün ilk kez MÖ 4000 yıllarında kullanıldığı tahmin edilmektedir. Eski medeniyetlerden çağımıza dek ulaşan ilk obje olma özelliği taşıyan gümüş yüzük, Bakır Çağı’na ait olup, Denizli Beycesultan’da bulunmuştur.Gümüş, Türklerde 11. yüzyıldan sonra daha çok takılar ile çeşitli eşyalar ve aletler üzerine kakma tekniğiyle yapılan süslemelerde kullanılmıştır.
Kültür ve sanatın başkenti olan İstanbul, 16. ve 17. yüzyıllarda gümüş işçiliğinin de merkezi olmuş ve 19. yüzyılın sonuna kadar bu özelliğini korumuştur. Van'da meşhur olan, gümüş üzerine kurşunla siyah renkte nakışlar işlenerek yapılan "savatlama tekniği” her türlü gümüş eşya ve takıya uygulanmıştır.
Osmanlılar zamanında gümüşten yapılan sahanlar, kupalar, ibrikler, leğenler, güğümler, mangallar, şamdanlar, divitler, maşrapalar, sürahiler, aşurelikler, tabakalar, hamam tasları, nargile gövdeleri, gülabdanlar, buhurdanlar, çaydanlıklar ve fincan zarfları gibi birçok eşya günlük hayatta kullanılmıştır. Bilezik, küpe, kolye, yüzük ve tepelik gibi gümüş takılar da yaygın olarak üretilmiştir. Gümüş ayrıca kamçı sapında, ayna arkasında, kemer tokasında ve at eğeri ile öbür koşum takımlarının süslenmesinde de kullanılmıştır.Osmanlı gümüş işçiliğinin en güzel örneklerinden biri olan "telkâri süsleme tekniği” ile yapılan kemerler sıkça kullanılmaktaydı. Bu teknik, gümüş tellerin kalınca çekilip, istenilen şekle göre kesilmesi ve birbirine lehimlenmesiyle meydana getiriliyor ve eşyalar üzerine uygulanıyordu. Mardin ve Ankara’nın Beypazarı ilçesine özgü olan "telkari”, bugün de dikkat çeken ve beğenilen el sanatlarındandır.
Günümüzde üretilen gümüş eşya ve takılar arasında gerek geleneksel özellikleri koruyan gerekse çağdaş motiflere yer verilerek yapılan gümüş işlemeciliği sanatı, her kesimden bireyi kendine hayran bırakmaktadır.
Kayseri'de Gümüş İşlemeciliği ürünleri Türkiye'de marka haline gelmiş KAYMEK (e38) tarafından satışa sunulmaktadır.