Hüsn-i Hat Sanatı Nedir?
Hüsn-i hat, Kur’an harfleri ile ölçülü ve estetik yazı yazma sanatıdır. Hüsn-i hat sanatını başarılı bir şekilde icra eden kişilere hattat denir. İslamiyet’in doğuşundan itibaren yapılagelen hüsn-i hat, en parlak dönemini Osmanlı zamanında yaşadı. ''Kuran Mekke'de indi, Kahire'de okundu, İstanbul'da yazıldı.''
Minyatür, ince işlenmiş küçük resimlere verilen addır. Osmanlıda minyatür yerine "tasvir” ve "nakış” sözcükleri kullanılmıştır. Türk minyatür sanatı, 8. ve 9. yüzyıla ait Maniheist Uygur Türklerine ait el yazması kitap resimlerine dayanır. Minyatür sanatı, Uygur Türk sanatkârları vasıtasıyla yayılarak önce Selçuklularda daha sonra da Osmanlılarda gelişerek 18. yüzyıla kadar Türk resim sanatına hakim bir tür olmuştur.
Filografi, bir motif ya da desenin kâğıda aktarılıp, ahşap malzeme üzerine bu kâğıdın sabitlenip, desendeki çizgilere çivilerin düzenli bir şekilde çakılarak, tellerin bu çivilerden nizami bir şekilde belli örgü teknikleri kullanılarak geçirilmesi ile oluşan dinlendirici bir sanattır. Filografinin Orta Doğu’dan çıkıp Batı’ya ve Uzak Doğu’ya yayıldığı düşünülmektedir. Osmanlı zamanında da icra edilen geleneksel el sanatı filografi, çivi sanatı olarak da bilinmektedir.
"Bartın İşi” olarak da bilinen tel kırma, tarihi 17. yüzyıla dayanan ve günümüze kadar gelebilmiş değerli sanatlarımızdandır. O dönemin kadınları, uçmasını engellemek amacıyla başörtülerinin kenarlarına ellerindeki tellerle motif işleyerek, kumaşa ağırlık kazandırmışlardır. Bu işlem esnasında, tel herhangi bir kesici alete gerek kalmadan, kendiliğinden kırıldığı için "tel kırma” adını almıştır.
Bir tür killi topraktan yapılan ve fırında pişirilen, bir yüzeyi sırlanmış, çeşitli renk ve motiflerle süslenmiş, pişmiş toprak parçasına "seramik” denir. Fırınlanan kilden yapılan nesneler parçaların kırılmasını ve çatlamasını önlemek için kuvars ve ergitici feldispat karışımından oluşan hamuru ihtiva eder.
Değerli, parlak, beyaz metal bir maden olan gümüşün ilk kez MÖ 4000 yıllarında kullanıldığı tahmin edilmektedir. Eski medeniyetlerden çağımıza dek ulaşan ilk obje olma özelliği taşıyan gümüş yüzük, Bakır Çağı’na ait olup, Denizli Beycesultan’da bulunmuştur. Gümüş, Türklerde 11. yüzyıldan sonra daha çok takılar ile çeşitli eşyalar ve aletler üzerine kakma tekniğiyle yapılan süslemelerde kullanılmıştır.
Vazo, sürahi, türlü kap, tabak ve kaçaklara işlenen modeller ve renklendirme işlemleri ile oluşturulan eserler, günümüzde türlü ortamların ve evlerin dekorasyonu yapılırken kullanılan eşyalar arasında yerlerini almaktadır. Çini sanatının tarihçesi Karahanlılara kadar dayanmaktadır.
Rölyef Fransızca kökenli bir sözcüktür. Yüzey üzerine yapılan yükseltme ya da çökertme işlemlerine rölyef (kabartma) denilmektedir. Genellikle tarihi yapıların, insan figürlerinin veya modele uygun çalışmaların yardımcı malzemeler ile tabloya boyut vererek yerleştirilmesi anlamına gelir.